Bu aralar kıyaslama yapmak bir alışkanlık oldu galiba
bende. Her şeyi yeniyi eskiyi hep kıyaslamaya başladım. Bu kıyaslama ilk başta
kullanılan eşyalardan başladı, kıyafetlerden, ilişkilerden, evliliklerden devam
etti gitti, sonra baktım ki aslında değişen her şey o kadar fazla ki artık
takip bile edemez hale gelmişim.
Lisenin başında hayalim hafızası olan bir saatti, hani şu hesap makineli, ışıklı teknoloji
harikasından bahsediyorum, sonra walkman, sonra vcd oynatıcı. Lisenin ortası cep
telefonu hayaliyle, sonu da daha iyi bir cep telefonu hayaliyle geçmişti. Evet
bunların hepsine sahip olmuştum, ilk telefonumu berberin ve babamın terzi
dükkanında yaz tatilinde çıraklık yaparak, günlük 1 lira karşılığı
gazetenin verdiği kupınlarla sahip olmuştum.
Aldığım saatle yorganın altında ışığı yakar hayal kurardım, cep
telefonunda konuşmak da çok pahalıydı, arkadaşlarımda bu melet çoğaldıkça bir
birimize çağrılar atmaya başladık. Sonra sms, whatsapp... Çok daha sonraları anlamaya başladım bunların hepsi
seni ailenden arkadaşlarından yavaş yavaş uzaklaştıran şeyler olduğunu,
uzaklaşıyordum salonda oturmaktan, arkadaşlarla trafonun orda buluşmaktan, beraber
yaptıklarımız azalmaya başlamıştı. Sonra bir de internet ve kişisel
bilgisayarlar girmeye başladı ki tam bir felaket, msn yazışmaları bizleri eve mahkum etmişti,
trafonun orda buluşmuyor internetten yazışıyorduk. Yalnızlaşıyor yalnızlaştıkça
da yeni şeyler giriyor hayatımıza daha da beteri oluyorduk. Halbuki ne güzeldi
biri gitar çalardı, hep beraber söylerdik, saz çalanlar da vardı aramızda
türküleri de sevmiştik, ezberlemiştik.
Bu yenilikler bizleri kişiselleştirmekten ve
yalnızlaştırmaktan başka bir işe yaramadı. Hatırlayın eski filmleri arabaların ön
koltukları tek parça halinde. Sevdiği kız yanında olan Sadri Alışık arabayı
kullanır, kız başını Sadri abinin omzuna koyar, öyle giderlerdi. Her şey insan içindi, şirketler fabrikalar
için değil. Yastıklar bile tek parçaydı. ‘ bir yastıkta kocayın’ temennileri
vardı. Evlerde önemli olan yer misafir odasıydı. Çok odalı çok misafirli evler.
Şimdi arabalar nerdeyse sadece sahibine hizmet eder halde, bırakın yastıkları
yataklar bile ayrı bazı evlerde, her yer rezidans denen tek odalı evlerle
dolu. Müşterek hiçbir şey kalmadı her
şey özel oldu. Aileler bölündü, evden
ayrılan tek odalı eve çıkıyor, bir tane
daha televizyon, bir tane daha buzdolabı,
çamaşır makinesi, telefon, yatak, koltuk kısaca her şeyden bir tane daha
satılıyor. İnsana hizmet eden aletler yerine, alete hizmet eden insan
oluverdik.
Bakalım daha neler çıkacak karşımıza, insana hizmet etmeyecekleri
kesin. Biz kimlere hizmet edeceğiz orası mühim. Zaten yalnız öleceğiz, o mezara
tek başımıza gireceğiz. Evet yalnız gireceğiz ama birileri oraya götürecek
bizi, birileri inanırsanız dua edecek arkanızdan. Yani yalnızlaşmayın,
özelleşmeyin, inadına hep beraber olun. Yüz yüze görüşün, dokunun sarılın
sevdiklerinize. Son zamanlarda cenaze
namazını sadece mezarlık görevlileri kılan o kadar insan var ki gözlerimizi
kapattığımız için göremediğimiz. Adınız
o telefon rehberlerinden silinmeden önce bir gayret daha…